" Bir Cumhuriyet kadını…1920'lerde gözünü açtığı Cumhuriyet, Demokrasi ve Atatürk rüzgarlarını ölümüne kadar her daim nefesinde saklı tuttu. Hep üretmek ve paylaşmak üzere yaşadı. Çocukluk yıllarında karşılaştığı Atatürk, baba ziyaretleri ile konuk olduğu ortamlarda karşısına çıkan Nazım Hikmet, Behçet Kemal Çağlar, Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal ve her birimize hala ilham veren daha niceleri O'nu sanatla, resimle, edebiyatla kuşattı. Yabancı dilden ilk müzikallerin çevirilerini yaptı. Tiyatro eserleri, öyküler.. Sonra şiirleri.. Her daim başucundaki kağıt kalemle şiir sırdaşı oldu. Resimleri 250 den fazla koleksiyonda O'nu yaşatıyor. Yılda en az iki Anadolu sergisi açmazsa huzur bulmazdı. Ya Oluşum… Cemal Süreya'nın başyazıları ile başlayan aylık edebiyat dergisi 124 sayı ile kültür tarihimizin kilometre taşlarından biri oluverdi."

Söyleşi : İzmir Life Dergisi

Tam Bir Cumhuriyet Kadını:

Nisa Kadıbeşegil

Bugün Türkiye’nin en önemli şair ve yazarlarından sayılan isimlerin edebi durağı uzunca bir dönem F. Nisa Kadıbeşegil’in evi oldu. Edip Cansever, Cahit Külebi, Osman Bolulu ve Cemal Süreya gibi pek çok aydın Türk edebiyatının seyrini hep aynı pencerelerden gözledi. Hararetli edebiyat tartışmalarının yapıldığı bu duvarlar Oluşum Dergisi’nin yankılarını da yüklenmişti. 1974 ile 1990 yılları arasında Türk fikir hayatının nabzını tutan dergi, Buket Uzuner, Enis Batur, Nedim Gürsel, Selim İleri, İlhan Berk ve Murathan Mungan gibi sayısız kalem için de büyük bir okuldu. Nisa Kadıbeşegil ise hem yazı topluyor, hem seçiyor, hem mizanpaj yapıyordu. Dağıtımı bile o üstlenmişti. 150 sayı böylesine büyük bir özveriyle çıkarken, Kadıbeşegil bir ilke daha imza attı. Türk yazar ve şairlerini uluslararası platforma taşımak için özel sayılar hazırlayarak, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere büyük bir dağıtım ağı oluşturdu. Öte yandan Anadolu’da resim sergisi açıyor, oyun çevirileri yapıyor ve iki çocuk büyütüyordu Kadıbeşegil. Zaten o, bir cumhuriyet kadını olduğunu bugün dahi ortaya koyuyor. Hâlâ çeviri yapıyor ve hâlâ sergi açıyor…

1974’te “Oluşum”u çıkararak, okullarda tanıtılmayan 1945 sonrası Türk edebiyatını gözler önüne serdi. Evi aydınların buluşma noktası olmuş, kendisi ise dergiciliğin yanına bir dolu iş eklemişti. Bir yandan Anadolu sergileri açıyor, bir yandan oyun çevirileri yapıyor, bir yandan da çocuk büyütüyordu. Kaldı ki, tam bir cumhuriyet kadınıydı F. Nisa Kadıbeşegil.


Ankara’daki bir sergi sırasında Nisa Kadıbeşegil Deniz Baykal ve Melih Aşık ile.

Füsun Akatlı, Enis Batur, Özcan Yalın ve eşi, Nisa Kadıbeşegil,Ertuğrul Özkök.

Oruç Aruoba, Yılmaz Guruda, Enis Batur, Emre Kongar, Nisa Kadıbeşegil, Füsun Akatlı, Ertuğrul Özkök ve Cemal Bey.

1965-1970 yılları arasında Kadıbeşegil’in evinde toplanan ünlü yazar ve şairlerden Sina Akyol, Aydın Karasüleymanoğlu, Oğuz Tümbaş, Şahin Kaya Dil ve Güner Aylanç…

En son İngiliz Filolojisi

Doğduğu Bursa’da sekiz yaşında resim kursuna başlasa da, aklında kimyagerlik vardı Kadıbeşegil’in. Bunun için İstanbul’a gitmeye karar verse de, olası masrafları hesap ederek vazgeçmişti. Ardından Yüksek Öğretmen Okulu’na girmeye niyetlenmiş ama orada da müdürün gözüne çelimsiz gözüktüğünden, geri gelmişti. O sırada çok sevdiği bir öğretmeni Gazi Eğitim Enstitüsü’nü önerdi: “Seçmeli ders alacağız. Öğretmen hangi dersi istediğimizi soruyor. O arada niye önlük giymediğimi sordu. Diğer öğrenciler öğretmen okulundan geldiği için hepsi önlüklü. Bana uzun bir şey giyip öyle gelmemi söyledi. Ben de arkamı dönüp çıktım. Çıkış o çıkış.” Ardından Ziraat Fakültesi’nin sınavını kazandı Kadıbeşegil. Ama son kararını Ankara Üniversitesi Dil-Tarih Bölümü’nden yana kullandı ve İngiliz Filolojisi’nde okudu. 1961’de de iki yıl sürecek “Tiyatro Tarihi Tenkiti” eğitimi başladı. Bundan sonra gençlik yıllarında dokuduğu tüm ilmekleri birleştirecekti Kadıbeşegil. Oyun çevirmenliği, ressamlık ve dergicilik eş zamanlı yürüyecek, birbirini besleyecekti.

Diğer yandan bir anneydi: “Eşim 1958’de vefat etti. Ahmet de, Salim de henüz çok küçük. Kimseye bırakamam. Ben de evde tiyatro oyunları ve küçük romanlar çevirmeye, ayrıca tefrikalar yazmaya başladım.”

“Diyelim ki Bir Yemekte”

Kadıbeşegil’in “Hangisi Babası?”, “Korkak”, “Boyfriend”, “Sadık Zevce”, “Adım Adım”, “Babamla Olmak İstiyorum” adlarıyla çevirdiği sayısız tiyatro oyunu var. Her biri de başta Bursa ve Ankara Devlet Tiyatrosu olmak üzere pek çok topluluk tarafından sahnelenip, büyük izleyici kitlesi bulmuş. Çünkü işin püf noktasına dikkat ediyor Nisa Kadıbeşegil. Çevirisini İngilizce’den yapsa da mutlaka orijinali ile karşılaştırıyor: “Örneğin ‘Hangisi Babası?’ ile ‘Adım Adım’ Amerikan oyunuydu. Ancak ‘Korkak’, bir Macar yapımıydı. Ve oyunun Macarcası ile karşılaştırdım. Çin şiirlerinin çevirileri için de aynı şey geçerli. Çin Ataşeleri ile temas kurup, asılları ile birebir kontrol ettim. İtalyanca oyunlar içinse Levanten dostlar ediniyordum.” Kadıbeşegil, bir İngiliz oyunu olan “Boyfriend”i Londra’da izleyip, sahnelenmesiyle ilgili teknikleri oynayacak toplulukla paylaşmış. Kaldı ki oyun, Kaya Akarsu gibi isimlerin olduğu büyük bir kadro ile Ankara Komedi Tiyatrosu tarafından üç buçuk ay boyunca sahnelenmiş. Kadıbeşegil, hâlâ oyun çevirisi yapıyor. Sonuncusunu da yeni bitirdiğini söylüyor. “Diyelim ki Bir Yemekte” adlı beş kişilik oyun, yakın bir zamanda izleyicisiyle buluşacak.

Yazarlar Kadıbeşegil’in evinde toplanıyor

Kadıbeşegil’in edebiyat ve sanat dünyasıyla ahbaplığı ise 1960’lara kadar uzanıyor. O yıllarda Kadıbeşegil’in evi adeta bir edebiyat sığınağı. Bugün Türkiye’nin önemli isimleri

arasında sayılan pek çok yazar ve şair haftada ya da 15 günde bir Kadıbeşegil’in evinde toplanıp, fikir alışverişinde bulunuyor. Edip Cansever, Cahit Külebi, Osman Bolulu ve Ahmet Say Kadıbeşegil’in saydığı isimlerden sadece birkaçı: “Her hafta yapılan bu toplantı larda dönemin edebiyat dergileri incelenir, eleştiri yazıları hazırlanır ve çeşitli dergilere gönderilirdi. Büyük tartışmalara şiirler eşlik ederdi. Biri bir dize söyler, diğeri devam ederdi. Masada döner dururdu o şiir. Yetenekli arkadaşlar da yazar ve şairlerle tanışmak için o toplantılara katılırdı. Senede bir gün büyük toplantı yapardık ki, ona kültür ataşeleri dahi katılırdı.”
Aynı dönem bu fikir havuzunda Oluşum’un nüveleri de atılıyor. Zaten dergi, adını bu toplantılarla duyuruyor. İşin başında ise evsahibi Nisa Kadıbeşegil var. “Kaldı ki diğer herkes çalışıyordu” diyor Kadıbeşegil. Derginin “Atılım” olarak konan adı ise Cemal Süreya’nın önerisiyle değiştiriliyor: “O arada Dil Kurulu’nda toplantı var. Zaten ilk kez orada Cemal Süreya ile tanıştım. Büyük bir zevkle ona çıkaracak olduğumuz dergiden bahsettim. O da başyazıyı yazabileceğini ama şiirleri kendisinin seçmek istediğini söyledi. Ertesi gün elimdeki tüm şiirleri götürdüm. O gün bana bir gazete ilanı gösterdi. Sütunda, ‘Atılım, Türkiye Komünist Partisi organıdır’ diye ibare var. Ben de Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’nı tanıyorum. Zaten Atılım için, ‘Başka yerde yok’ diyen de oydu. Neyse hemen değiştirdik. Zaten ben başından beri Oluşum adını istiyordum.”

İlk sayı için yazılar toplanıyor toplanmasına da, Kadıbeşegil mizanpaj yapmayı bilmiyor. Cemal Süreya ise Ali Püsküllüoğlu’nu öneriyor. 1974 yılında ilk sayı böyle çıkıyor ama ikinci sayıda mizanpaj maliyeti yüksek gelince, bu işe de Kadıbeşegil soyunuyor. Artık yazıları toplama,ayıklama ve redaksiyon gibi düzenleme de ona ait. Hatta Kadıbeşegil dağıtımı dahi kendinin üstlendiğini anlatıyor: “Arabanın arkasına dergileri yükler, nereye götürülecekse götürür dağıtırdım.”

“1945 sonrası edebiyatına yer veriyorduk”

Dergi, edebiyat dünyasını epey hareketlendiriyor. Kaldı ki, bugün Türkiye’nin en önemli yazar ve şairleri arasında sayılan isimleri tarafından hazırlanıyor. Cahit Külebi, Buket Uzuner, Enis Batur, Nedim Gürsel, Selim İleri, Edip Cansever, İlhan Berk, Murathan Mungan ve daha pek çok isim için Oluşum, “okul dergi” oluyor: “Pek çok yazar burada tanıttı kendini. Sonra çoğu ünlü oldu.” Oluşum bir ilke de imza atıyor. Kayıtlara Türkiye’nin ilk İngilizceTürkçe dergisi olarak geçip, tam 150 sayı çıkıyor. Üstlendiği misyon ise, yarattığı yankıyla eş. Okullarda 1945 sonrası edebiyatının tanıtılmadığını söyleyen Kadıbeşegil, “Biz Oluşum olarak ’45 sonrası Türk edebiyatına yer veriyorduk” diyor: “Malesef 1956’dan sonraki politikalar böyleydi. Bu yüzden Milli Eğitim Bakanlığı okul kütüphanelerine Oluşum Dergisi’ni bile kabul etmiyordu. Derginin 11. sayısı çıkmı ş ama Kültür Bakanlığı hâlâ almıyor. Orada da üniversiteden bir arkadaşım vardı. Neden almadıklarını sordum. Bana, ‘Siz hep komünistlere yer veriyorsunuz’ dedi. Tabii bizim dergide devrimci edebiyatla ilgili yazılar çıkıyor. Ben de aynen şöyle dedim: ‘Siz daha sosyalistlerle komünistleri ayırt edemiyorsunuz.'” Kadıbeşegil, 1956 ile 1957 yılları arasında DP Gazetesi’nin sanat sayfalarını hazırlarken de aynı gerçekle yüz yüze geliyor. Edebiyat hakkında yazmasına rağmen ilettiği mesajlar gazete sahibini rahatsız ediyor. Kadıbeşegil, “Bana aynen ‘Siz hem burada yazıyorsunuz, hem de bizi eleştiriyorsunuz’ diye yüklenmişti” diyor. Oluşum Dergisi’nin kapanmasında maddi yetersizlikle beraber, ilgili kurumlardan destek görmeyişi de var. Kadıbeşegil, “Artık bırakmak istedim” diyor: “Oluşum parasızlıktan kapandı. Derginin bin tanesi ücretsiz dağıtılıyor, bin tanesi bayilere gidiyor, bin tanesi de abonelere veriliyordu. Geri gelen çok oluyordu ama ücretsiz giden dergiler yaklaşık üç bin okuyucuya ulaşıyordu. Zaten dağıtıma veremiyorduk; ben kendim İstanbul’a kadar götürüyordum. Ekibim çok iyi olduğu için kapanmasını istemedim ama Kültür Bakanlığı destek vermedi.”


Kadıbeşegil’in 1941 yılında
çekilmiş bir fotoğrafı.


“Boyfriend” isimli oyundan
bir sahne.

Ne var ki talep çok, bırakmak zor. Kadıbeşegil de, “Ben de değişik bir şey yapmak istedim” diyor: “Yazarlarımızın dünya tarafından tanımasını arzu ediyordum. İçerisinde Türkçesiyle birlikte Fransızcası ya da İtalyacasının da bulunduğu özel sayılar hazırladık. İlk sayıda sadece şiirler vardı; sonra öyküler ilave edip, tanıtım yazıları koydum. Örneğin Tomris Uyar’ın bir tanıtım yazısı hem Fransızca hem Türkçesiyle verildi. Arap ülkeleri dışında yaklaşık 500 yere gidiyordu. Avrupa ülkeleri, Rusya, İsveç, Norveç… Hatta Rusya’da ilginç bir olay oldu. İstanbul’daki Türk Dili Kongresi’nde tanıştığım Moskovalı Türkoloji Enstitüsü Başkanı, yaptığı konuşmada Oluşum Dergisi’nden alıntı yaptığını söyledi. 150 sayının üzerine 5 sayı da bu şekilde çıkardık. Tabii bu beş sayı her ay değil, senede iki kez çıkıyordu. Yani 1986 ile 1990 yılları arasında.”

UFACSI’nın Tükiye ayağı Nisa Kadıbeşegil, bunca hengame arasında bir de Anadolu sergileri açıyor. O, 1970’ten başlayarak Elazığ, Malatya, Kayseri, Adana, Malatya, Çorum, Çankı rı, Kastamonu, Urfa ve Kahramanmaraş başta olmak üzere neredeyse tüm Anadolu’yu dolaşıyor. “Oluşum’un yazılarını matbaaya verir vermez, sergi açmak için Anadolu’ya giderdim” diyen Kadıbeşegil, dönemin zor koşullarından da bahsediyor: “Resimleri araba bagajına atar, yola koyulurdum. Tabii oralarda ne galeri var, ne de sergiyi duyurabileceğin bir mecra. Hoparlörlerle insan çağırırdık. Yeter ki Anadolu halkı, resimle tanışsın.” Kadıbeşegil’in figüratif tabloları, natürmort ve peyzajlarının yanı sıra soyut resimleri de var. Onun için bu sanat dalında en önemli husus ise gerçekçilik. Örneğin, “Tüm resimlerimi yerinde yaptım” diyor: “Suluboyalarım yanımdan hiç ayrılmaz. Asla fotoğraftan resim yapmam.” Diğer yandan farklı teknikler kullanı yor sanatçı. Fırça ve su kullanmadan resim yapıyor, örneğin.

Kadıbeşegil aynı zamanda merkezi Fransa’da bulunan UFACSI’nın (Uluslararası Kadın Sanatçılar Derneği) Türkiye’deki ayağını kuran isimlerden biri. “Bu oluşumu Sühenda Fırat ile meydana getirdik” diyen Kadıbeşegil, yola yedi kişiyle devam ettiklerini söylüyor: “1970 yılında bizimle beraber Hamiye Çolakoğlu, Özel Arabul, Güner Aylanç, Güzide Taranoğlu ve Bingül Başarır da vardı.”

UFACSI’nın kuruluş amacı da bizzat kadın olmanın sorunlarından kaynaklanıyor. 1900’lü yılların başında kadın sanatçıların eserlerini sergileyecek salon bulmaları çok zormuş. Çok iyi bir sanatçı olması na rağmen, sürekli erkeklerin gölgesinde kalan ve sergi açmakta güçlük çeken Fransız Lea Chapon, UFACSI’yı kurarak dünyadaki tüm kadın sanatçıları bir çatı altında toplamış. UFACSI bugün dünyanın en güçlü sanatçı örgütlerinden birisi sayılıyor. 27 ülkede şubesi var. Ancak 12 yıldan sonra derneğin Türkiye’deki ayağı kapanmış. Kadıbeşegil, “Senede iki kez bienale katılırdık. Çok güzler işler yaptık. Ne yazık ki bitti” diyor.